Resülü Ekrem buyurdu:
"Miraca çıkarıldığım gece bütün cennetler bana arz olundu.Benorada dört tane ırmak gördüm.Rengi,kokusu hiç bir vasfı bozulmayan sudan ırmaklar,tadına halel gelmeyen sütten ırmaklar,içenlere lezzet veren şarabdan ırmaklar,süzme baldan ırmaklar. Cebrail'e" bu ırmaklar nereden çıkar ve nereye akar?"
dedim.Cebrail : "Bu ırmaklar havz-ı kevsere akar, nereden çıktığını bilmiyorum.Rabbına dua et,asıl kaynağını sana göstersin" dedi.
Bunun üzerine Resûlü Ekrem,Rabbına niyazda bulundu.Bir melek gelip selam verdi ve dedi ki: "Ya Muhammed gözlerini kapat" Bende gözlerimi kapattım.Melek bana: "Gözlerini aç" dedi.Gözlerimi açtığımda bir ağacın yanında idim. Orada beyaz inciden yapılmış bir kubbe gördüm. Kapısı kırmızı altından idi.Eğer dünyanın içinde cinler ve insanların hepsi o kubbe üzerine konulsa büyük bir dağ üzerine konan kuş misli veya denize atılan bir taşın büyüklüğü kadar olurlardı. O dört tane ırmağın o kubbenin altından aktığını gördüm.O radan ayrılacaktım melek bana:"Niçin kubbenin içine girmiyorsun?" dedi.
" Nası girebilirim kapısı kilitlidir" dedim.Melek bana:"Anahtarı senin elindir" dedi. "Anahtarı nedir?" dedim "
Onunu anahtarı:(Bismillahirrahmanirrahiym)dir."dedi kapıya doğru yaklaştım Bismillahirrahmanirrahim dedim.Kilit açıldı, içeriye girdim, bu ırmakların kubbenin dört köşesinden çıktığını gördüm.Oradan dışarıya çıkacağımda melek bana:"
Ya Muhammed gördün mü?" dedi."Gördüm" dedim" dedim." ikinci defa bak" dedi.Baktım Bismillahirrahmanirrahim kubbenin dört köşesine yazılmış.Su ırmağı besmelenin mim'inden,süt lafza-i celal'in he'sinden, şarap ırmağı rahman'ın mim'inden çıktığını gördüm.O zaman anladım ki bu dört ırmağın asıl membağı besmeledir.Allah Teâla buyurdu:"Ya Muhammed ümmetinden kim beni bu isimler ile zikreder ve samimi bir kalb ile Bismillahirrahmanirrahim derse,ona bu ırmaklardan içireceğim."Allah Teala, o kulunu kendi tarafı ilahiyesinden en büyük ecirle mükafatlandıracaktır.
Kaynak:Besmele-i Şerife ve Ayetel kürsinin Esrarı Hikmeti ve Faziletleri
"
Etiketler
bebek resimleri
(1)
BENİM GÜNDEMİM
(21)
BESMELE-İ ŞERİF
(18)
BİLGİ
(1)
DUA
(28)
ESMAÜL HÜSNA
(3)
FATİHA
(1)
Hareketli resimler
(20)
KAHVALTILIK
(5)
minik bilgiler
(2)
SAĞLIK
(13)
ŞİFA DUALARI
(2)
TATLILAR
(17)
yemek
(1)
31 Ekim 2013 Perşembe
30 Ekim 2013 Çarşamba
Ben
kendisine iyi bakan bir insanım. Çünkü mutlu ve enerjik olmaya inanırım.
Yoldan geçerken insanların gözlerinin içine bakarım, hoşuma giden ne
varsa gülümserim. Arasıra içimden anlamsızca koşmak gelir. Koşarım da...
Gün içinde akıl almayacak kadar çok işimi hallederim. Uzun zamandır
herhangi birşey yapmaya üşendiğimi hatırlamıyorum. Bazen içimden kahkaha
atmak geliyor, atıyorum da... Ben mutlu olunca etrafımdakiler de mutlu
oluyor. Ben onları öyle seviyorum. Yaşamla flört ediyorum. Yani
kendimle...
Siz de kendinize iyi bakın..
Siz de kendinize iyi bakın..
Ne hesabını veremeyeceğim bir günüm oldu.Nede vicdanımı yaralayan geçmişim....Ne hissettimse onu onu söyledim....o nu yaşadım.Yaşadığım tek bir anda bile pişmanlık duymadım.Asla keşkelerim olmadı...Hiç bir zaman vicdan muhakemesi yapmak zorunda kalmadım. Karşıma gerçek yüzler,bazende sahte,maskeli yüzler çıktı.maskeli yüzlere rağmen yılmadım hislerimle yaşadım..Asla sevmediğim birine seni seviyorum demedim....Birini severkende karşılığını beklemedim.Dostluğuma değer biçmedim,Sevgime hiç bir zaman sınır çizmedim...Sevdiysem sonuna kadar gittim...Bitirdiysem bu hasret beni öldürsede geriye dönüp bakmadım...Bazen çokk kırıldım, bazende çok kırdım...Hata insana mahsus dedim af.... ettim aff diledim...
ANSIZIN BELA GELMEZ
Peygamberimiz:
"Her kim sabahleyin( Bismillahillezi layeddurru maasmihişey'ün fil ardı ve la fissemai ve hüvessemiul alim)derse,akşama kadar ansızın bela gelmez,akşamleyin derse sabaha kadar birden bela gelmez"
buyurmuşlardır.
"Her kim sabahleyin( Bismillahillezi layeddurru maasmihişey'ün fil ardı ve la fissemai ve hüvessemiul alim)derse,akşama kadar ansızın bela gelmez,akşamleyin derse sabaha kadar birden bela gelmez"
buyurmuşlardır.
ÖMÜR DEDİĞİN NEDİR Kİ....
Ömür dediğin nedir ki... anlamadan geçen bi sürü yıl...hiç bitmeyecek sandığımız gençlik,güzellik, göz açıp kapayıncaya kadar geçen zaman dilimi.Allahım ne kadar çabuk çabuk geçti o güzelim yıllarr oysa benim daha çok şeyim vardı yapacak...hayallerim vardı gerçekleşecek...
29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI
Ayın 28 de başlayan Cumhuriyet etkinliklikleri gerçekten muhteşemdi...her yer kıpkırmızı Bayraklarımız... en güzeli konserler falan bi tarafa elimde Bayrakla özgürce yürümek...nerdeyse bütün evlere asılmış Bayrağımız öylesine muhteşem ki bunu anlatmakkk ne mümkün...
Bayrağımıza uzanan diller kopsun.
Bayrağımıza uzanan eller kırılsın.
Bayrağım Şehitlerimin kanından rengini almış.
Rabbim Bayrağımızı indirtmesin.
Bayrağımıza uzanan diller kopsun.
Bayrağımıza uzanan eller kırılsın.
Bayrağım Şehitlerimin kanından rengini almış.
Rabbim Bayrağımızı indirtmesin.
YASİNİN FAZİLETİ
Yasin suresini ard arda 4 defa okuyup,ardından mübin duasını 4 defa okuyup,sonra “Allahümme
ferric anni hemmi ve ğammi fercen acilen ğayra acilen bir rahmetike yâ
erhâmer rahimiyn.Ve sallahü ala seyyidina muhammedin ve ala âlihi ve
sahbihi ve sellem.”muradı gerçekleşir.
Kaynak:Surelerin fazileti
Kaynak:Surelerin fazileti
28 Ekim 2013 Pazartesi
PRATİK ALMAN PASTASI
MALZEMELER:
KEKİ İÇİN:
2 Yumurta
1,5 çay bardağı şeker
1 çay bardağı yoğurt
3,5 çay bardağı un
125 gr margarin
1 paket kabartma tozu
HAZIRLANIŞI:
İlk olarak keki hazırlamalıyız. Bu nedenle derince bir kapta 2 adet yumurta ile 1,5 çay bardağı şekeri beyazlaşana kadar çırpın. Daha sonrakalan malzemeleri yani yoğurt, un, erimiş margarini, kabartma tozunu ekleyerek kekin hamurunu oluşturun. Hamuru yağlamış olduğunuz tepsiye dökün. Tepsinin çapı yaklaşık 25 cm genişliğinde olsun. Hamurumuzun miktarı çok değil o nedenle büyük bir tepsiye koymayın. Keki 160 derecede önceden ısıtılmış fırında üzeri pembeleşinceye kadar pişirin. Kek piştikten sonra fırından çıkararak soğumaya bırakın ve bu arada kremasını hazırlayın.Krema için yukarıda belirtilen malzemeleri bir tencereye ekleyerek koyulaşana kadar karıştırarak pişirin. Krema hazır olduğunda kekinizi ortadan ikiye bölün, Keklerin arasına tüm kremayı dökün ve eşit olarak yayın. Kekin üst kısmını kapatın ve en üstüne pudra şekeri serpin. Soğuduktan sonra servis yapabilirsiniz. Afiyet olsun..
BESMELE'NİN SIRRI
Besmele'nin Faziletleri. 1- Besmele-i şerifi bir kağıt üzerine 35 defa yazdıktan sonra bir eve asılırsa, o eve cin ve şeytanlar giremez. ... Ama müşahede ettiği acaiplikleri gizleyip, kimseye söylememelidir. Şayet söylerse bu sır ondan gider...
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
KİM BESMELE-İ ŞERİFEYİ YAZARSA
"Kim besmeleyi yazarsa mağrifet olunur,"
Yine bir hadis-i şerifte;
"İndirilen kitapların içindekilerin tamamı Kur'an'ın içindekilerin tamamı Fâtihanın içindedir Fatihada bulunanların tamamı, besmelenin ba'sındadır,"buyurmuşlardır.
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
DAĞLAR TAŞLAR TESBİH EDER
Rivayete göre;"Her kim Besmele-i Şerifi itikadı sahiha ile okursa, onunla birlikte dağlar tesbih ederler."buyurmuşlardır.Diğer rivayette;
"Bir kul, Besmeleyi çektiğinde cennet;Lebbeyk Allahümme sa'deyk ey Rabbim senin falanca kulun "BİSMİLLAH..." dedi, sen o kulunu cehenneminden uzaklaştırıp cennetineidhal eyle,der"
buyurmuşlardır.
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
BESMELEYİ OKUYAN MAHŞERE GELDİĞİ VAKİT
Peygamberimiz buyururlar ki;"Dünyada Besmele-i Şerifi çeken bir kavim,sevapları günahlarından ağır olarak mahşerde huzura gelir,bunları gören diğer ümmetler" Bunların sevabı ne kadar ağırdır"derler. Bunu üzerine onlara "bunlar her sözlerinde Allah Teala'nın İsm-i Âlisi olan Besmeleyi çekerlerdi" denirdi.Eğer terazinin bir kefesine Besmele-i Şerif ağır gelirdi.Cenabı Ecelli ve Ala Besmeleyi, bu ümmetin her beladan korunması için bir emniyet, her hastalıktan korunması için bir deva, şeytanın şerrinden korunması için bir kale kılmıştır.Yere geçmekten,yangından, simanın değişmesinden besmele hürmetine muhafaza kılmıştır. Okumaya devam ediniz, Besmele ile Celal ve ikram sahibi olan Rabbimize yaklaşınız." buyurmuşlardır.
ŞEYTANLA ARASINDA ÜÇYÜZ PERDE
Hasan (r.a.) dan:"Her kim şeytanın şerrinden Allah'a sığınırsa,Cenab-ı Ecelli ve Ala, o kimse ile şeytanın arasında 300 tane perde kılar, her perdenin arası sema ile yerin yerin arası gibidir."(Her hicabın arası 500 senelik mesafedir.)
TEHLİKE İLE KARŞILAŞINCA
Hz.Ali (r.a.);" Bir tehlike ile karşılaştığında,(Bismillahirrahmanirrahim vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim)de, muhakkak Allah Teala çeşitli musibet ve belalardan seni muhafaza eder, onları senden çevirir."İbn-i Abbas (r.a.) dan edilen rivayete ise"Allah Teala o kimseden yetmiş türlü belayı çevirir.
ŞEYTANIN BELİ KIRILIR
Bir hadis-i şerifte :"Mü'min Eûzü Besmeleyi çektiğinde, şeytan derki; belimi kırdın, sana bi şey yapmaya takatım kalmadı."
BESMELE-İ ŞERİF
Bismillahirrahmanirrahim
Osman bin Afftan (r.a.) Resulüllah (s.a.v.) Efendimize Besmele-i Şerifin esrarını sorar.Resülü Ekrem;"O,ism-i Âzamdır.İsm-i Âzam'la O'nun arasındaki yakınlık gözün beyazı ile siyahı arasındaki yakınlık gibidir"
27 Ekim 2013 Pazar
BÜTÜN ANNE BABALARIN VE ÖĞRETMENLERİN OKUMASI GEREKEN BİR HİKAYE
ÜŞENMEDEN OKUMANIZI TAVSİYE EDERİM !
Bir gün seminere başlamadan önce kısa boylu güler yüzlü birisi geldi, Hocam elinizi öpmek istiyorum, dedi. Ben el öptürmekten pek hoşlanmadığım için, yanaktan öpüşelim, dedim, öpüştük. Aramızda şöyle bir konuşma yer aldı:
- Hayrola, neden elimi öpmek istedin?
- Hocam, üç yıl önce sizin bir seminerinize katıldım. Hayatım değişti.
O seminerden sonra daha mutlu bir ailem var ve size teşekkür etmek istiyorum; onun için elinizi öpmek istedim.
- Ne oldu, nasıl oldu?
- Üç yıl önce şirketimizin organize ettiği iki günlük bir seminerde bizimle beraberdiniz. O seminerin bitişine doğru dediniz ki, "Bir insanın ana vatanı çocukluğudur. Çocukluğunu doya doya yaşayamamış bir insanın mutlu olması çok zordur. Bir annenin, bir babanın en önemli görevi, çocuklarının çocukluğunu doya doya yaşamasına
olanaklar yaratmaktır."Bir süre sustu, bir şey hatırlamak ister gibi düşündü, sonra konuşmaya devam etti:
- Hatta daha da ilerisi için söylediniz; dediniz ki, "Bir ulusun en önemli görevi çocuklarının çocukluğunu doya doya yaşamasına
olanaklar yaratmaktır." Ben bir baba olarak sizi duyduğum zaman kendi kendime düşündüm: Ben bir baba olarak çocuğumun çocukluğunu doya doya yaşamasına fırsatlar yaratıyor muyum? Böyle bir sorunun o zamana kadar hiç aklıma gelmediğini fark ettim. Ben ne yapıyorum, diye düşündüm.
Benim yaptığım sanırım birçok babanın yaptığının aynısıydı. Dokuz yaşındaki oğlum ben işten eve gelince beni görmemeye, benden kaçmaya çalışıyordu. Neden kaçmaya çalışıyordu, biliyor musunuz, Hocam?
- Hayır, neden?
- Çünkü onu görünce hemen şu soruyu soruyordum. "Oğlum bugün ödevini yaptın mı?" Tuhaf tuhaf bakıyor, gözünü kaçırıyor, daha da
*sıkıştırınca, hayır anlamına gelen, "cık" sesini çıkarıyordu.* Kızıyordum, söyleniyordum, "Niye yapmıyorsun ödevini!" diyordum.
Aramızda sürekli tartışmalar, sürtüşmeler oluşuyordu. Tabii bunun sonucunda bütün aile huzursuz oluyordu.
Burada biraz sustu, soluklandı. Sanki hatırlamak istemediği anılar vardı; onların üstesinden gelmeye çalışıyordu. Sonra konuşmaya devam etti:
- Ben sizin seminerinizden çıktıktan sonra düşünmeye başladım. "Ben ne biçim babayım," diye kendime sordum. Seminer için geldiğim*
İstanbul'dan çalışma yerim olan Kayseri'ye gidinceye kadar düşündüm; otobüste bütün gece düşündüm ve sonra kendi kendime dedim ki, eşimle konuşayım, biz birlikte bir karar alalım. Diyelim ki bu çocuk isterse beş yıl sınıfta kalsın, ama doya doya çocukluğunu yaşasın.
- Radikal bir karar!*
- Evet, uçta bir karar, ama bu karar içime çok iyi geldi, Hocam.
Gerginliğim, üzüntüm gitti, içim rahat etti. Ben eve gelince eşime dedim ki, hadi gel otur, konuşalım. Yemekten sonra oturduk konuştuk, çocuklar yattı biz konuşmaya devam ettik. Seminerde anlatılanları aktardım, böyle böyle böyle diye izah ettim ona ve en nihayet dedim ki, ya benim gönlümden ne geçiyor sana söyleyeyim. Bizim oğlumuz var ya bizim oğlumuz, o isterse beş yıl sınıfta kalsın, ama çocukluğunu yaşasın! Şimdiye kadar onun çocukluğunu yaşamasıyla ile ilgili pek bir çaba göstermedik, bir bilinç göstermedik, oluruna bıraktık. Gel şimdi değiştirelim bunu.
- Eşiniz ne dedi?
- Hocam biliyor musun ne oldu?
- Ne oldu?*
- Karım hayretle bana baktı ve dedi ki, "Bu ne biçim seminer be! Kim bu adam? Öyle şey mi olur; yok bizim ki çocukluğunu yaşayacakmış!
Bizim çocuk çocukluğunu yaşarken öbürküler sınıflarını geçecek ilerleyecek! Öyle şey olmaz."
- Anlıyorum; anne olarak çocuğunun geride kalmasını istemiyor, kaygılanıyor!
- Fakat hocam ben pes etmedim, bırakmadım, mücadeleye devam ettim.
Her gün, her akşam gece yarılarına kadar karımla konuştum. Üç gecenin sonunda bana, peki ne halin varsa gör, dedi.
- Pes etti, yani. Peki, sen ne yaptın?
- İşte onu dediği günün sabahı eşofmanımı, ayakkabımı şöyle kapının yanına bıraktım işe gittim; işten dönünce oğlumun gözüne baktım ve dedim ki, oğlum bugün doya doya oynadın mı? Bana hayretle baktı ve "Hayır!" anlamına gelen "cıkk" dedi. O zaman, hadi gel beraber aşağıya ineceğiz, oynayacağız, dedim. Eşofmanımı giydim, ayakkabımı giydim, onunla beraber sokağa çıktık. Pencereden arkadaşları bakıyorlarmış, onlar da sokağa çıktılar; birlikte sokakta oyun oynadık. Akşam saat altıdan sekiz buçuğa kadar sokaktaydık. Eve gelince toz toprak içindeyiz, beraber banyoya girdik, duş yaptık. Havluyla kuruladım, çok mutluyduk ve o günden sonra işten dönünce her gün onunla oynamaya başladım. Her gün, her gün, her gün oynadım.
Yedi gün sekiz gün sonraydı galiba, bir gün banyodan çıkarken onu kuruluyorum havluyla, kolumu tuttu, bana döndü ve dedi ki, baba ya, ben seni çok seviyorum. Hocam nefesim durdu, gözüm yaşardı, konuşamadım. Çünkü farkına vardım ki, şimdiye kadar sevdiğini hiç söylememişti. Düşündüm, şimdiye kadar hiç söylemediğinin farkında değildim; belki ömür boyu söylemeyecekti.
"Ne büyük tehlike!" diye düşündüm. Ömür boyu onun bana bu cümleyi söylemediğinin farkında olmayacaktım.
- Demek farkına vardın, seni kutlarım. Senin farkına vardığın bu durum birçok anne ve babanın farkında olmadığı gizil, örtük ama önemli bir tehlike!
- İçimde bir şükür duygusu, havluyla çocuğumu kuruladım ve giydirdim ve artık her gün oyun oynamaya devam ettik. Zaman geçti, iki hafta sonra okul, öğretmen veli buluşması için okula davet etti. Daha önceki veli buluşmalarında öğretmen, "Sizin oğlunuz akıllı bir çocuk, ama ödevleri kargacık burgacık yazıyor, dikkat etmiyor. Sınıfta arkadaşlarını rahatsız ediyor, onları itiyor kakıyor, lütfen onunla konuşun. Ödevlerine ilgi gösterin, sınıfta arkadaşlarını rahatsız etmesin. Ödevlerini doğru dürüst yapsın," demişti. O nedenle öğretmen buluşmasına gitmekten çekiniyordum. Bu davet gelince ben eşime dedim ki, hadi okuldaki buluşmaya beraber gidelim!
Yok, dedi, sen tek başına gideceksin, ben gelmeyeceğim.
- Eşiniz gelmek istemedi!*
- Hayır istemedi. Ya beraber gidelim, diye ısrar ettim hayır hayır sen yalnız gideceksin dedi. Ben yalnız gittim ve diğer veliler geldikçe sıra bende olduğu halde sıranın arkasına geçtim, sıranın arkasına geçtim ki başka kimse olmadan öğretmenle konuşayım, diye.
Mahcup olacağımı düşünüyordum. Her şeyin daha kötüye gittiğini düşünüyordum. En nihayet bütün veliler öğretmenle konuşmalarını bitirip gittiler.
Sıra bende! Öğretmenin karşısına geçtim, bana baktı gülümsedi, siz ne yaptınız bu çocuğa, dedi. Hiç cevap vermedim, önüme baktım. Lütfen söyleyin ne yaptınız bu çocuğa, dedi. "Çok mu kötü hocam?" diye sordum. Gülümsedi, hayır, kötü değil, dedi. "Artık sınıfta arkadaşlarını hiç rahatsız etmiyor, ödevleri iyileşti, tam istediğim öğrenci oldu. Ne yaptınız bu çocuğa siz?"
- Herhalde bir baba olarak çok mutlu oldunuz?
- Hocam biliyor musunuz öğretmenin karşısında ağlamaya başladım.
İnanamıyordum kulağıma, içimden, vay evladım, biz sana ne yaptık şimdiye kadar, duygusu vardı. Eve geldim, karım yüzüme baktı, gözlerim ağlamaktan kıpkırmızı. "O kadar mı kötü?" diye sordu. Ona da cevap veremedim Hocam, ona da cevap veremedim! Ağladım. Daha sonra anlattım.
Hocam onun için sizin elinizi öpmek istedim, teşekkür ediyorum.Benim oğlumun ve onun küçüğü kızımın hayatını kurtardınız. Ailemin mutluluğu kurtuldu. Hakikaten bir insanın anavatanı çocukluğuymuş. Anavatanı mutlu olan bir çocuk çalışmasını, okulunu her şeyini bütün gücüyle yapar ve orada başarılı olurmuş.
"Gel seni yeniden kucaklayayım!" dedim. Kucaklaştık.
"Çocuklar Gülsün diye!" yaşayalım. Çünkü insanın anavatanı çocukluğudur.
Çocuklar gülerek, oynayarak büyürse, sonunda büyükler güler.
Büyükler mutlu olup gülümseyince tüm ülke, tüm insanlık güler.
Çocukların gülmesine hizmet veren herkese selam olsun!
Doğan CÜCELOĞLU
Bir gün seminere başlamadan önce kısa boylu güler yüzlü birisi geldi, Hocam elinizi öpmek istiyorum, dedi. Ben el öptürmekten pek hoşlanmadığım için, yanaktan öpüşelim, dedim, öpüştük. Aramızda şöyle bir konuşma yer aldı:
- Hayrola, neden elimi öpmek istedin?
- Hocam, üç yıl önce sizin bir seminerinize katıldım. Hayatım değişti.
O seminerden sonra daha mutlu bir ailem var ve size teşekkür etmek istiyorum; onun için elinizi öpmek istedim.
- Ne oldu, nasıl oldu?
- Üç yıl önce şirketimizin organize ettiği iki günlük bir seminerde bizimle beraberdiniz. O seminerin bitişine doğru dediniz ki, "Bir insanın ana vatanı çocukluğudur. Çocukluğunu doya doya yaşayamamış bir insanın mutlu olması çok zordur. Bir annenin, bir babanın en önemli görevi, çocuklarının çocukluğunu doya doya yaşamasına
olanaklar yaratmaktır."Bir süre sustu, bir şey hatırlamak ister gibi düşündü, sonra konuşmaya devam etti:
- Hatta daha da ilerisi için söylediniz; dediniz ki, "Bir ulusun en önemli görevi çocuklarının çocukluğunu doya doya yaşamasına
olanaklar yaratmaktır." Ben bir baba olarak sizi duyduğum zaman kendi kendime düşündüm: Ben bir baba olarak çocuğumun çocukluğunu doya doya yaşamasına fırsatlar yaratıyor muyum? Böyle bir sorunun o zamana kadar hiç aklıma gelmediğini fark ettim. Ben ne yapıyorum, diye düşündüm.
Benim yaptığım sanırım birçok babanın yaptığının aynısıydı. Dokuz yaşındaki oğlum ben işten eve gelince beni görmemeye, benden kaçmaya çalışıyordu. Neden kaçmaya çalışıyordu, biliyor musunuz, Hocam?
- Hayır, neden?
- Çünkü onu görünce hemen şu soruyu soruyordum. "Oğlum bugün ödevini yaptın mı?" Tuhaf tuhaf bakıyor, gözünü kaçırıyor, daha da
*sıkıştırınca, hayır anlamına gelen, "cık" sesini çıkarıyordu.* Kızıyordum, söyleniyordum, "Niye yapmıyorsun ödevini!" diyordum.
Aramızda sürekli tartışmalar, sürtüşmeler oluşuyordu. Tabii bunun sonucunda bütün aile huzursuz oluyordu.
Burada biraz sustu, soluklandı. Sanki hatırlamak istemediği anılar vardı; onların üstesinden gelmeye çalışıyordu. Sonra konuşmaya devam etti:
- Ben sizin seminerinizden çıktıktan sonra düşünmeye başladım. "Ben ne biçim babayım," diye kendime sordum. Seminer için geldiğim*
İstanbul'dan çalışma yerim olan Kayseri'ye gidinceye kadar düşündüm; otobüste bütün gece düşündüm ve sonra kendi kendime dedim ki, eşimle konuşayım, biz birlikte bir karar alalım. Diyelim ki bu çocuk isterse beş yıl sınıfta kalsın, ama doya doya çocukluğunu yaşasın.
- Radikal bir karar!*
- Evet, uçta bir karar, ama bu karar içime çok iyi geldi, Hocam.
Gerginliğim, üzüntüm gitti, içim rahat etti. Ben eve gelince eşime dedim ki, hadi gel otur, konuşalım. Yemekten sonra oturduk konuştuk, çocuklar yattı biz konuşmaya devam ettik. Seminerde anlatılanları aktardım, böyle böyle böyle diye izah ettim ona ve en nihayet dedim ki, ya benim gönlümden ne geçiyor sana söyleyeyim. Bizim oğlumuz var ya bizim oğlumuz, o isterse beş yıl sınıfta kalsın, ama çocukluğunu yaşasın! Şimdiye kadar onun çocukluğunu yaşamasıyla ile ilgili pek bir çaba göstermedik, bir bilinç göstermedik, oluruna bıraktık. Gel şimdi değiştirelim bunu.
- Eşiniz ne dedi?
- Hocam biliyor musun ne oldu?
- Ne oldu?*
- Karım hayretle bana baktı ve dedi ki, "Bu ne biçim seminer be! Kim bu adam? Öyle şey mi olur; yok bizim ki çocukluğunu yaşayacakmış!
Bizim çocuk çocukluğunu yaşarken öbürküler sınıflarını geçecek ilerleyecek! Öyle şey olmaz."
- Anlıyorum; anne olarak çocuğunun geride kalmasını istemiyor, kaygılanıyor!
- Fakat hocam ben pes etmedim, bırakmadım, mücadeleye devam ettim.
Her gün, her akşam gece yarılarına kadar karımla konuştum. Üç gecenin sonunda bana, peki ne halin varsa gör, dedi.
- Pes etti, yani. Peki, sen ne yaptın?
- İşte onu dediği günün sabahı eşofmanımı, ayakkabımı şöyle kapının yanına bıraktım işe gittim; işten dönünce oğlumun gözüne baktım ve dedim ki, oğlum bugün doya doya oynadın mı? Bana hayretle baktı ve "Hayır!" anlamına gelen "cıkk" dedi. O zaman, hadi gel beraber aşağıya ineceğiz, oynayacağız, dedim. Eşofmanımı giydim, ayakkabımı giydim, onunla beraber sokağa çıktık. Pencereden arkadaşları bakıyorlarmış, onlar da sokağa çıktılar; birlikte sokakta oyun oynadık. Akşam saat altıdan sekiz buçuğa kadar sokaktaydık. Eve gelince toz toprak içindeyiz, beraber banyoya girdik, duş yaptık. Havluyla kuruladım, çok mutluyduk ve o günden sonra işten dönünce her gün onunla oynamaya başladım. Her gün, her gün, her gün oynadım.
Yedi gün sekiz gün sonraydı galiba, bir gün banyodan çıkarken onu kuruluyorum havluyla, kolumu tuttu, bana döndü ve dedi ki, baba ya, ben seni çok seviyorum. Hocam nefesim durdu, gözüm yaşardı, konuşamadım. Çünkü farkına vardım ki, şimdiye kadar sevdiğini hiç söylememişti. Düşündüm, şimdiye kadar hiç söylemediğinin farkında değildim; belki ömür boyu söylemeyecekti.
"Ne büyük tehlike!" diye düşündüm. Ömür boyu onun bana bu cümleyi söylemediğinin farkında olmayacaktım.
- Demek farkına vardın, seni kutlarım. Senin farkına vardığın bu durum birçok anne ve babanın farkında olmadığı gizil, örtük ama önemli bir tehlike!
- İçimde bir şükür duygusu, havluyla çocuğumu kuruladım ve giydirdim ve artık her gün oyun oynamaya devam ettik. Zaman geçti, iki hafta sonra okul, öğretmen veli buluşması için okula davet etti. Daha önceki veli buluşmalarında öğretmen, "Sizin oğlunuz akıllı bir çocuk, ama ödevleri kargacık burgacık yazıyor, dikkat etmiyor. Sınıfta arkadaşlarını rahatsız ediyor, onları itiyor kakıyor, lütfen onunla konuşun. Ödevlerine ilgi gösterin, sınıfta arkadaşlarını rahatsız etmesin. Ödevlerini doğru dürüst yapsın," demişti. O nedenle öğretmen buluşmasına gitmekten çekiniyordum. Bu davet gelince ben eşime dedim ki, hadi okuldaki buluşmaya beraber gidelim!
Yok, dedi, sen tek başına gideceksin, ben gelmeyeceğim.
- Eşiniz gelmek istemedi!*
- Hayır istemedi. Ya beraber gidelim, diye ısrar ettim hayır hayır sen yalnız gideceksin dedi. Ben yalnız gittim ve diğer veliler geldikçe sıra bende olduğu halde sıranın arkasına geçtim, sıranın arkasına geçtim ki başka kimse olmadan öğretmenle konuşayım, diye.
Mahcup olacağımı düşünüyordum. Her şeyin daha kötüye gittiğini düşünüyordum. En nihayet bütün veliler öğretmenle konuşmalarını bitirip gittiler.
Sıra bende! Öğretmenin karşısına geçtim, bana baktı gülümsedi, siz ne yaptınız bu çocuğa, dedi. Hiç cevap vermedim, önüme baktım. Lütfen söyleyin ne yaptınız bu çocuğa, dedi. "Çok mu kötü hocam?" diye sordum. Gülümsedi, hayır, kötü değil, dedi. "Artık sınıfta arkadaşlarını hiç rahatsız etmiyor, ödevleri iyileşti, tam istediğim öğrenci oldu. Ne yaptınız bu çocuğa siz?"
- Herhalde bir baba olarak çok mutlu oldunuz?
- Hocam biliyor musunuz öğretmenin karşısında ağlamaya başladım.
İnanamıyordum kulağıma, içimden, vay evladım, biz sana ne yaptık şimdiye kadar, duygusu vardı. Eve geldim, karım yüzüme baktı, gözlerim ağlamaktan kıpkırmızı. "O kadar mı kötü?" diye sordu. Ona da cevap veremedim Hocam, ona da cevap veremedim! Ağladım. Daha sonra anlattım.
Hocam onun için sizin elinizi öpmek istedim, teşekkür ediyorum.Benim oğlumun ve onun küçüğü kızımın hayatını kurtardınız. Ailemin mutluluğu kurtuldu. Hakikaten bir insanın anavatanı çocukluğuymuş. Anavatanı mutlu olan bir çocuk çalışmasını, okulunu her şeyini bütün gücüyle yapar ve orada başarılı olurmuş.
"Gel seni yeniden kucaklayayım!" dedim. Kucaklaştık.
"Çocuklar Gülsün diye!" yaşayalım. Çünkü insanın anavatanı çocukluğudur.
Çocuklar gülerek, oynayarak büyürse, sonunda büyükler güler.
Büyükler mutlu olup gülümseyince tüm ülke, tüm insanlık güler.
Çocukların gülmesine hizmet veren herkese selam olsun!
Doğan CÜCELOĞLU
DUDAK UÇUĞU
taze limon suyunu uzerine sur, apse gidinceye kadar, sonra kabuk baglarsa nemlendirici kremini sur yumusayip geçiyor.
DUDAK UÇUKĞU NASIL GEÇER
Bir diğer yöntem de eczaneden alacağınız uçuk için satılan Aklovir, Asiklovir gibi uçuk kremini günde birkaç defa sürünüz.
AYVA VE SAĞLIK
Bir çok hastalığa şifa olan ayva;kalp,akciğer,boğaz,mide,göz ve bağırsak ve hastalıklarının tedavisinde faydalı.Ayva şeker,protein,organik asit,A,B2,C vitamini demir,bakır,potasyum gibi minerallerden zengin.
ÇOCUKLARA YEDİRİN
Ayva,çocuklarda sağlığı korur,büyüme ve gelişmeyi hızlandırır.
Bir çok hastalığa şifa olan ayva,kalp, akciğer,boğaz,mide, göz bağırsak hastalıkların tedavisinde faydalıdır.Cildi ve tırnakları parlak ve sağlıklı hale getirir. GRİPTE AYVA
Grip ve nezlede iyileşmeyi hızlandırır.Ayva, yada ayva suyu ishalin geçmesi için çok faydalıdır.Meyveden hazırlan şurubu ishale iyi gelmektedir.Vücudun gücünü artırarak,zinde tutmaya yardımcı olarak yorgunluk ve bitkinlikten korur.Kandaki kötü kolestoroli düşürürek damar sertliğinden korur.
Ayva hoşafı ağızdaki yaraların iyileşmesini hızlandırır.Terayağında pişirilen ayva balgamı söker,kronik öksüreğe,solunum sistemi hastalıklarına,bronşite iyi gelmektedir.
ÇOCUKLARA YEDİRİN
Ayva,çocuklarda sağlığı korur,büyüme ve gelişmeyi hızlandırır.
Bir çok hastalığa şifa olan ayva,kalp, akciğer,boğaz,mide, göz bağırsak hastalıkların tedavisinde faydalıdır.Cildi ve tırnakları parlak ve sağlıklı hale getirir. GRİPTE AYVA
Grip ve nezlede iyileşmeyi hızlandırır.Ayva, yada ayva suyu ishalin geçmesi için çok faydalıdır.Meyveden hazırlan şurubu ishale iyi gelmektedir.Vücudun gücünü artırarak,zinde tutmaya yardımcı olarak yorgunluk ve bitkinlikten korur.Kandaki kötü kolestoroli düşürürek damar sertliğinden korur.
Ayva hoşafı ağızdaki yaraların iyileşmesini hızlandırır.Terayağında pişirilen ayva balgamı söker,kronik öksüreğe,solunum sistemi hastalıklarına,bronşite iyi gelmektedir.
KEFİR
Genç kalmak, astım ve alerjiye karşı korumak gibi, faydaları saymakla bitmeyen mucize kefirin yararları. İşte, Kefirin Faydaları:
* Bağışıklık sistemini güçlendirdiğinden, enfeksiyonlara karşı vücut direncini arttırır.
* Astım ve alerjiye karşı direnç oluşturur.
* Büyümeye güçlü destek sağlar.
* Enerji değeri yüksektir. Canlılık ve enerji verir.
* Tok tutucudur. Kan şekerinde ani dalgalanmalara neden olmaz. * Bağırsak florasını düzenler.
* İçerdiği faydalı bakteriler, sindirim sistemimizdeki zararlı bakterilere karşı mücadele eder.
* Cilt güzelliğine ve parlaklığına olumlu etkileri vardır.
* Saçları güçlendirir.
* Yorgunluk ve stresin etkilerini azaltmaya yardımcı olur.
* Cinsel işlevlere olumlu etkisi vardır.
* Kolesterolü dengeler ve yüksek tansiyonu düşürür
* Damar sertliğini ve kalp krizi riskini azaltmaya yardımcı olur.
* Uykusuzluğu gidericidir. Spor yapan kişiler için enerji deposudur. * Sindirimi kolaylaştırır.
* Kemoterapi tedavisi sırasında vücudun güçlü kalmasını ve beslenmenin devamlı olmasını sağlar.
* Selülitlere karşı etkilidir.
* Birçok hastalığın engellemeye yardımcı olur.
* Alkol alanlara, kaybolan vitaminlerin geri kazanılması yönünde takviye sağlar.
* Saç dökülmelerini azaltır.
* Doğum kontrol hapı ve idrar söktürücü ilaç kullananlara yardımcıdır
* Antibiyotik ilaçlar, vücuttaki tüm vitaminleri ve bakterileri öldürdüğü için; içerdiği faydalı bakteriler sayesinde doğal antibiyotik görevi yapar.
* Antioksidan özellikleriyle hücre yenilenmesine katkıda bulunur.
* Menopoz dönemindeki riskleri azaltır
* Aşırı yıpranmayı ve yaşlanmayı yavaşlatır.
* Damar sertliğini önler
* Uzun ve sağlıklı bir ömür trendine yönelik metabolizmanın mimarıdır. Kemiklerin ve kasların kuvvetli kalmasına destek sağlar. * Osteoporoz ve Alzheimer hastalığına karşı direnç oluşturur.
* Başta prostat ve bağırsak kanseri olmak üzere, birçok kanseri önlemeye yardımcı olduğu bilinmektedir.
* Bellek zayıflığını ve dikkat azalmasını engeller.
* Kronik güçsüzlüğe karşı kuvveti arttırır.
* Görme zayıflığını ve katarakt oluşumunu önlemeye katkı sağlar.
* Serbest radikallerin, ağır metallerin ve zehirli gazların vücuttaki olumsuz etkilerini azaltır.
* Kronik depresyona karşı olumlu katkısı vardır.
* Yaşlanmanın görünür etkilerini azaltmaya yardımcı olur.
* Yaşlılıkta karşılaşılabilecek sorunları önlemeye katkı sağladığından, mutlu bir yaşlılık dönemi için vazgeçilmezdir
TAHİN
Tahin ya da tahan susamın ezilmesiyle elde edilen sıvı bir besindir.
Sağlık için sayısız faydaları olan tahinin üretimi 2 türlü yapılır.
Birincisi susam taneleri kepeği ile ezilerek, diğeri ise susamın
kepeğinden ayrılarak ezilmesi ile yapılır. Tahinin faydalarından tam
olarak yararlanabilmek için kepekli tahin tüketilmesi gerekmektedir.
Tahinin 15 Faydası:
1. Minerallerden zengin bir besindir. İçeriğinde iyi miktarda fosfor, lesitin, demir, potasyum ve magnezyum bulunur.
2. Tahin, karaciğerin temizlenmesinde etkili olan metioninden zengin bir besindir.
3. İçeriğindeki antioksidanlar toksin maddelerin zararlı etkilerinden vücudu korur.
4. Çok iyi bir kalsiyum kaynağıdır. Kemik gelişimine katlı sağlar. Kemik erimesinin önlenmesine yardımcı olur.
5. Vitaminlerden zengindir. E vitamini ve B grubu vitaminlerden B1, B2, B3, B5 ve B15 tahinde iyi miktarda bulunur. Özellikle antioksidan bir vitamin olan E vitamini kanserlerden korunmanızı sağlar.
6. Hücrelerin sağlıklı büyümesine yardımcı olur. Hücrelerin yapısını korur. Yaraların iyileşmesini hızlandırır.
7. Cilt sağlığına katkı sağlar.
8. İyi bir protein kaynağıdır.
9. Alkali minerallerden zengin olması sebebiyle vücudun asit-baz dengesinin düzenlenmesine yardımcı olur. Bu yolla kilo vermeye katkı sağlar.
10. Demir eksikliğine bağlı kansızlığın önlenmesinde etkilidir.
11. İçeriğinde sağlık için çok faydalı olan yağlar bol miktarda bulunur.
12. Yaşlanmaya bağlı görülen Alzheimer hastalığının önlenmesi ve tedavisinde etkilidir.
13. Bağışıklığı güçlendirerek hastalıklara karşı koruma sağlar.
14. Safra taşlarının düşürülmesine yardımcı olur.
15. Anne sütünü arttırıcı etkisi bulunmaktadır.
Tahinin 15 Faydası:
1. Minerallerden zengin bir besindir. İçeriğinde iyi miktarda fosfor, lesitin, demir, potasyum ve magnezyum bulunur.
2. Tahin, karaciğerin temizlenmesinde etkili olan metioninden zengin bir besindir.
3. İçeriğindeki antioksidanlar toksin maddelerin zararlı etkilerinden vücudu korur.
4. Çok iyi bir kalsiyum kaynağıdır. Kemik gelişimine katlı sağlar. Kemik erimesinin önlenmesine yardımcı olur.
5. Vitaminlerden zengindir. E vitamini ve B grubu vitaminlerden B1, B2, B3, B5 ve B15 tahinde iyi miktarda bulunur. Özellikle antioksidan bir vitamin olan E vitamini kanserlerden korunmanızı sağlar.
6. Hücrelerin sağlıklı büyümesine yardımcı olur. Hücrelerin yapısını korur. Yaraların iyileşmesini hızlandırır.
7. Cilt sağlığına katkı sağlar.
8. İyi bir protein kaynağıdır.
9. Alkali minerallerden zengin olması sebebiyle vücudun asit-baz dengesinin düzenlenmesine yardımcı olur. Bu yolla kilo vermeye katkı sağlar.
10. Demir eksikliğine bağlı kansızlığın önlenmesinde etkilidir.
11. İçeriğinde sağlık için çok faydalı olan yağlar bol miktarda bulunur.
12. Yaşlanmaya bağlı görülen Alzheimer hastalığının önlenmesi ve tedavisinde etkilidir.
13. Bağışıklığı güçlendirerek hastalıklara karşı koruma sağlar.
14. Safra taşlarının düşürülmesine yardımcı olur.
15. Anne sütünü arttırıcı etkisi bulunmaktadır.
VÜCUTTAKİ ZEHİRİ YOK EDEN TEK BESİN
Mevsimsel hastalıklar yavaş yavaş kapıyı çalıyor.Hastalıklara karşı koruyucudur.Damar sertliğini ve tıkanmalarını engeller.İdrar söktürücüdür.
Cildi güzelleştirir.Bağışıklık sistemini güçlendirir.Göz sağlığı için hayatı önem taşır.
Vücuda alınan ağır metaller,zehirli bileşikler,radyosyon ve bazı ilaçların yarattığı toksinlere karşı koruma sağlar.
Yaşlanmaya bağlı hafıza kayıplarının olumlu etkisi vardır.
Tahinde çok miktarda E vitamini ile tüm bu yararları vücudumuza kazandırabiliriz.
E vitamini çok güçlü bir antioksidandır. Vücuda enerji verir.Seks hormonlarının oluşmasına yardımcıdır.İki çorba kaşığı tahinde yaklaşık yarım kilo büftekteki kadar protein vardır.Kendine has özel bi kokusu olan tahin,suyla temas etmedikçe uzun zaman bozulmadan saklanabilir.
Safra taşlarının düşürülmesinde,nefes darlığı,bronşite faydalı olduğu bilinmektedir.
Anne sütünü artırıcı özelliği bulunmaktadır.Çocukların beyin ve zeka gelişimine etkilidir.
Kemik gelişiminde, yapısında bulunan bazı maddeler nedeniyle oldukça faydalıdır.
Tek başına tadı çok hoş gelmesede.pekmezle muhteşem bir tat lezzet olur.E,C,B vitaminleri açısından zengindir.Hücre yapısının bozulmasını engeller.Yaraların iyileşmesini hızlandırır.
Cildi güzelleştirir.Bağışıklık sistemini güçlendirir.Göz sağlığı için hayatı önem taşır.
Vücuda alınan ağır metaller,zehirli bileşikler,radyosyon ve bazı ilaçların yarattığı toksinlere karşı koruma sağlar.
Yaşlanmaya bağlı hafıza kayıplarının olumlu etkisi vardır.
Tahinde çok miktarda E vitamini ile tüm bu yararları vücudumuza kazandırabiliriz.
E vitamini çok güçlü bir antioksidandır. Vücuda enerji verir.Seks hormonlarının oluşmasına yardımcıdır.İki çorba kaşığı tahinde yaklaşık yarım kilo büftekteki kadar protein vardır.Kendine has özel bi kokusu olan tahin,suyla temas etmedikçe uzun zaman bozulmadan saklanabilir.
Safra taşlarının düşürülmesinde,nefes darlığı,bronşite faydalı olduğu bilinmektedir.
Anne sütünü artırıcı özelliği bulunmaktadır.Çocukların beyin ve zeka gelişimine etkilidir.
Kemik gelişiminde, yapısında bulunan bazı maddeler nedeniyle oldukça faydalıdır.
Tek başına tadı çok hoş gelmesede.pekmezle muhteşem bir tat lezzet olur.E,C,B vitaminleri açısından zengindir.Hücre yapısının bozulmasını engeller.Yaraların iyileşmesini hızlandırır.
KARANFİLİN YARARLARI
—Karanfilin mucizevi 15 faydası!
Tadıyla çok sevilen, ağız içine ferahlık getiren bu bitkinin tüm vücudunuza da sağlık getirdiğini biliyor musunuz?
O ufacık bitkinin bakın ne kadar çok faydası var!
-1 Diş ağrınızı geçirir.
-2 Soğuk algınlığınıza iyi gelir.
-3 Ağız kokusunu giderir.
-4 Ağrılarınızı dindirir.
-5 Mikropları öldürür.
-6 Cinsel gücü arttırır ve cinsel isteksizliği azaltır.
-7 Sinirlerinizi uyarır.
-8 Hazmınızı kolaylaştırır.
-9 Uykusuzluk sorununuzu tedaviye yardımcıdır.
-10 Gaz söktürücüdür.
-11 Mide bulantısını bastırır. Kusmaları önler. Karanfil
tomurcuklarından bir tutam (yedi-sekiz tane) alınıp bir bardak kaynar
suya atılır. 10 dakika demlendirilerek hazırlanan karışım ılık olarak
içilir.
-12 Kadınların hamile kalmasını kolaylaştırır ve doğuma yardımcı olur.
-13 Zihni rahatlatır ve unutkanlığı engeller.
-14 İştahınızı açar.
-15 Karanfılyağı romatizma ve nevralji ağrılarının hafifletilmesinde
yararlı olur. Bunun için karanfilyağı ağrılı yerlere dıştan
ovuşturularak uygulanır.
— Karanfil tohumu toplanıp
kurutulduktan sonra suda kaynatılarak karanfil çayı yapılabilir.
Karanfil çayı içerisine tarçın da eklenirse boğaz ağrısı için güzel bir
bitkisel çay hazırlanmış olur. Karanfilden karanfil yağı da çıkarılır.
Karanfil yağı romatizma şikayetlerini azaltıcı etkisi nedeniyle
romatizmalı bölgeye sürülürse faydası görülür. Karanfil çiçeği balla
karıştırılıp yenirse iktidarsızlığa iyi gelir. Karanfil çiçekleri
kaynatılıp elde edilen şurup ateşli hastaları terletmek ve ateş düşürmek
için kullanılır.
Ayrıca, balgam söktürücü ve öksürük kesicidir.
Karanfil kökü kaynatılıp içilirse ishali keser, mide ve bağırsak
bozukluklarını giderir.
26 Ekim 2013 Cumartesi
ESMAÜL HÜSNA ECDET DEĞERELERİ
ya Rahman = 298
ya Kavîy= 116
ya Semi = 180
ya Müta’âlî= 551
ya Hakk=108
ya Kuddûs= 170
ya Bâtın= 62
ya Adl= 104
ya Rahîm= 258
ya Metin= 500
ya Basîr= 302
ya Berr= 202
ya Vekîl= 66
y a Selâm= 131
ya Vâli= 47
ya Latif= 129
ya Melik= 90
ya Veli= 46
ya Hakem= 68
ya Tevvâb= 409
ya Mu’min= 137
ya Mubdî’= 56
ya Habîr= 812
ya Ra’ûf= 287
ya Hamîd= 62
ya Cebbar= 206
ya Muntakim= 630
ya Gafûr= 1286
ya Muheymin= 145
ya Mu’îd= 124
ya Halîm= 88
ya Maliku’l-Mülk= 212
ya Muhsî= 148
ya Mutekebbir= 662
ya Afuv= 156
ya Şekûr= 526
ya Aziz= 94
ya Muhyî= 68
ya Azîm= 1020
Zu’l-Celâli ve’l-İkram= 1100
ya Hâlik= 731
ya Hafîz= 998
ya Aliy= 110
ya Kayyûm= 156
ya Mumît= 490
ya Gani= 1060
ya Muksit= 209
ya Gaffâr= 1281
ya Bâri’= 214
ya Mukît= 550
ya Kebîr= 232
ya Vâcid= 14
ya Hayy= 18
ya Muğni= 1100
ya Câmi’= 114
ya Kahhâr= 306
ya Musavvir= 336
ya Hasîb= 80
ya Hafîz= 998
ya Mâcidİ= 48
ya Mâni’=161
ya Rakîb= 312
ya Vehhâb= 14
ya Samed= 134
ya Celîl= 73
ya Nûr= 256
ya Vâhid= 19
ya Alîm= 150
ya Dârr= 1001
ya Mucîb= 55
ya Rezzâk= 308
ya Kâdir= 305
ya Kerîm= 270
ya Hâdi= 20
ya Ahad= 13
ya Kâbız= 903
ya Nâfi’= 201
ya Vâsi’= 137
ya Fettâh= 489
ya Muktedir= 744
ya Bedî’= 86
ya Mecîd= 57
ya Bâsıt= 72
ya Evvel= 37
ya Hakîm= 78
ya Reşîd= 514
ya Mukaddim= 18
ya Mu’izz= 117
ya Bâkî= 113
ya Bâ’is= 573
ya Hâfız= 1481
ya Ahir= 801
ya Vedûd= 20
ya Sabûr= 298
ya Mu’ahhir= 847
ya Muzill= 770
ya Vâris= 707
ya Şehîd= 319
ya Râfi’= 351
ya Zâhir= 1106
ya Kavîy= 116
ya Semi = 180
ya Müta’âlî= 551
ya Hakk=108
ya Kuddûs= 170
ya Bâtın= 62
ya Adl= 104
ya Rahîm= 258
ya Metin= 500
ya Basîr= 302
ya Berr= 202
ya Vekîl= 66
y a Selâm= 131
ya Vâli= 47
ya Latif= 129
ya Melik= 90
ya Veli= 46
ya Hakem= 68
ya Tevvâb= 409
ya Mu’min= 137
ya Mubdî’= 56
ya Habîr= 812
ya Ra’ûf= 287
ya Hamîd= 62
ya Cebbar= 206
ya Muntakim= 630
ya Gafûr= 1286
ya Muheymin= 145
ya Mu’îd= 124
ya Halîm= 88
ya Maliku’l-Mülk= 212
ya Muhsî= 148
ya Mutekebbir= 662
ya Afuv= 156
ya Şekûr= 526
ya Aziz= 94
ya Muhyî= 68
ya Azîm= 1020
Zu’l-Celâli ve’l-İkram= 1100
ya Hâlik= 731
ya Hafîz= 998
ya Aliy= 110
ya Kayyûm= 156
ya Mumît= 490
ya Gani= 1060
ya Muksit= 209
ya Gaffâr= 1281
ya Bâri’= 214
ya Mukît= 550
ya Kebîr= 232
ya Vâcid= 14
ya Hayy= 18
ya Muğni= 1100
ya Câmi’= 114
ya Kahhâr= 306
ya Musavvir= 336
ya Hasîb= 80
ya Hafîz= 998
ya Mâcidİ= 48
ya Mâni’=161
ya Rakîb= 312
ya Vehhâb= 14
ya Samed= 134
ya Celîl= 73
ya Nûr= 256
ya Vâhid= 19
ya Alîm= 150
ya Dârr= 1001
ya Mucîb= 55
ya Rezzâk= 308
ya Kâdir= 305
ya Kerîm= 270
ya Hâdi= 20
ya Ahad= 13
ya Kâbız= 903
ya Nâfi’= 201
ya Vâsi’= 137
ya Fettâh= 489
ya Muktedir= 744
ya Bedî’= 86
ya Mecîd= 57
ya Bâsıt= 72
ya Evvel= 37
ya Hakîm= 78
ya Reşîd= 514
ya Mukaddim= 18
ya Mu’izz= 117
ya Bâkî= 113
ya Bâ’is= 573
ya Hâfız= 1481
ya Ahir= 801
ya Vedûd= 20
ya Sabûr= 298
ya Mu’ahhir= 847
ya Muzill= 770
ya Vâris= 707
ya Şehîd= 319
ya Râfi’= 351
ya Zâhir= 1106
İNŞİRAH TÜRÇE DUASI
Dâra Düştüm Ey Rabbim Bana bir İnşirah
İnşirâh…İnşirâh…İnşirâh…Hâra düştüm,dilime kan değdi yüreğime od.Dâra
düştüm Ey Rab bana bir inşirah..Ah-u efgânımı bir dinleyiver, bu gece
çok karanlık…katran karası olmuş göğsümü bir açıver…Daraldım…Bir
bakıver..
“Biz senin göğsünü açıp genişletmedik mi?”(inşirah/1)
Genişlettin ey yar! Dünyadan bunaldığım her vakit,yağmur yağmur yüreğime,damla damla gözlerime düştün.Semalarda yerim yok bilirim,arşlardan ta ki gönlüme düştün.Yaralar bedenimde yol çizerken adeta,tuz değil ,sen gönlüme tılsım sürdün.Dünya zemininde ayaklarım kayarken bir bilinmezliğe, tut n’olursun bırakma bilmediğim alemlere…Gece ve ben iki biçâre yine kapındayım.Soluklanmak istiyorum Ya Rab! Gece yeminli konuşmuyor benimle.Gece küskün bana, yalnız bıraktım onu gelirim diye.Gitmedim ona Ya Rab! Geceler bensiz geçti,seccadeler eşsiz,yıldızlar yoldaşsız kaydı.Geceye söz verdim gelirim diye,gitmedim.İhanetim var ona..Gece yeminli..Ben sana bugün yalnız geldim.Terkedilmiş sevdaların mekanından geliyorum.Yıllanmış sevgilerin koynundan.Ayrılıklardan geliyorum.Yalnızlıktan…Gönlümün tenhasından geliyorum.Gecenin günahlarımı örtmeyen mahremiyetinden geliyorum.Dünyanın arkamdan yırttığı gömleğimle.Kimsenin duymadığı ama kulağımı çınlatan aff sesleriyle geliyorum.Ademin utangaç bakışlarıyla,Nuh’un terk-i diyarıyla bir yunus affı edasıyla geliyorum.Daraldım Ya Rab! ‘kabul’ ümidinin ferahlığıyla geliyorum.Yüreğim üşüyor artık,mahşeri bir yalnızlıkla geliyorum.Aç Ya Rab n’olursun aç göğsümü tekrar bir köz değdir.İçimin vahalarından kurtar beni.İnşirah inşirah inşirah…ayet ayet genişlet beni.
“Yükünü senden alıp atmadık mı? O senin belini büken yükü .”(inşirah/2)
Attın ey yar! Ben bilemedim yükümün azaldığını ama sen hafiflettin beni.Dünyanın omuzlarıma yüklediği bu ağırlık, yüzümü yere düşürmeye başlamışken,bu yükü benden alarak belimi sen doğrulttun.Rükuya eğilen bir beden senin karşında yüce makama erdi.Secdeye değen baş,merhametinle sana erdi.Oysa ben bilemedim.Kirlenmiş yüreğimle,sözlerimi dünyaya aşina ettim kapıldım bu misafirhanenin işvesine.Şimdi temaşa bile edemiyorum masivayı.Aydınlanmıyor gözlerim,yeşermiyor kırık düşlerim.Yoksa Ey Rab ben,sen olan benliğimi çoktan mı tükettim…Züleyha kadar günahkarım,Yusuf kadar masum olmak isterdim oysa ama ben düştüğüm zindanda ezilecek kadar günah topladım.yüküm ağır…Tüm zerrelerim affına sığındı…Mecalsizim,hissizim,bi r o kadar da cahilim…Al yükümü Ya Rab n’olursun al belimi büken bu yükü tekrar hafiflet beni.Doğrult ki beni,yüzüm sana dönebileyim.Elimi sana açabileyim.İnşirah inşirah inşirah…ayet ayet doğrult beni.
“Senin şânını ve ününü yüceltmedik mi?”(inşirah/4)
Yücelttin ey yar! En şerefli varlık olarak açtım dünyaya gözlerimi.Mahlukata halife eyledin.İns-an makamında ruhuma can verdin..verdin de ben kıymetimi bilemedim.Aklımı sürgün ettim mantığın hiç uğramadığı yalancı uğraşlara.Her mevsim yağmur yağarken ruhuma,nadasa bıraktım kurak gönlümü.Her insan ektiği biçer değil mi Ya Rab! Günah ektiğim bahçelerde kara güller büyüdü,kokusuz renksiz.Işığım bir mumun aydınlandığı kadar,verdiğim bir aldığım kadar fakat ben olamadım bir senin bana biçtiğin değer kadar.biraz mağrur,biraz bizâr,biraz da kendimi şekva ile geldim.Değersizliğimi bilerek,mecruh bir hal ile geldim işte…Sen şanımı yüceltirken,ben bir o kadar acziyetimle,nasır tutmuş ayaklarımla,kör olmuş gözlerimle,karalanmış hanemle geldim.Kalbimi avcuma sıkıştırarak,rengini kimse görmesin diye saklayarak getirdim.Amansızım,dermansızım ,fermansızım.N’olurs un Ya Rab yeniden yücelt beni gönül gözümden geçir beni.Gözyaşına gark eyle beni eyle ki insan bileyim kendimi.İnşirah inşirah inrişah ayet ayet yücelt beni.
“Yalnız Rabbine yönel.”(inşirah/8)
Hayatın koylarından çıkıp senin limanına yöneldim Yar Rab!Sen ki sana gelmeyene dahi lütfederken,bilirim geri çevirmezsin beni kapından.Nihayetsiz acziyetimle,dünyevi arzuların kıvrımlarından,yokuşlu yollarından,ben kendimden geçerek sana geldim bu gece.’kün’ diyerek eyleyiverirsin diye bir ferman,ben ahvalimi dökerek sana geldim Ya Rab!.Benim sana anlatmaya halimi kelama ne hacet,sen beni bilirsin benim halim zaten aşikâr.Kurtar n’olursun bitsin artık bu esaret! Nefsanîyetin haysiyetini huzurda kırmaya geldim.Bakıp görmeyen gözlerimi sende açmaya,atıp yanmayan kalbimi sende yakmaya,her boşluğa sayan ama her daim seni anmayan dilimi konuşturmaya,sana muhtaçlığın şerefini başıma taç etmeye geldim.Sevdası her şeyden âlâ n’olursun aç yüreğimi ben senden bir inşirah istemeye geldim…
İnşirah inşirah inşirah ayet ayet ferahlamaya geldim…Ne olur..Ne olur Ya Rab , ben sende kalmaya geldim.Bir inşirah ayeti kadar sana yönelmeye geldim…”
“Biz senin göğsünü açıp genişletmedik mi?”(inşirah/1)
Genişlettin ey yar! Dünyadan bunaldığım her vakit,yağmur yağmur yüreğime,damla damla gözlerime düştün.Semalarda yerim yok bilirim,arşlardan ta ki gönlüme düştün.Yaralar bedenimde yol çizerken adeta,tuz değil ,sen gönlüme tılsım sürdün.Dünya zemininde ayaklarım kayarken bir bilinmezliğe, tut n’olursun bırakma bilmediğim alemlere…Gece ve ben iki biçâre yine kapındayım.Soluklanmak istiyorum Ya Rab! Gece yeminli konuşmuyor benimle.Gece küskün bana, yalnız bıraktım onu gelirim diye.Gitmedim ona Ya Rab! Geceler bensiz geçti,seccadeler eşsiz,yıldızlar yoldaşsız kaydı.Geceye söz verdim gelirim diye,gitmedim.İhanetim var ona..Gece yeminli..Ben sana bugün yalnız geldim.Terkedilmiş sevdaların mekanından geliyorum.Yıllanmış sevgilerin koynundan.Ayrılıklardan geliyorum.Yalnızlıktan…Gönlümün tenhasından geliyorum.Gecenin günahlarımı örtmeyen mahremiyetinden geliyorum.Dünyanın arkamdan yırttığı gömleğimle.Kimsenin duymadığı ama kulağımı çınlatan aff sesleriyle geliyorum.Ademin utangaç bakışlarıyla,Nuh’un terk-i diyarıyla bir yunus affı edasıyla geliyorum.Daraldım Ya Rab! ‘kabul’ ümidinin ferahlığıyla geliyorum.Yüreğim üşüyor artık,mahşeri bir yalnızlıkla geliyorum.Aç Ya Rab n’olursun aç göğsümü tekrar bir köz değdir.İçimin vahalarından kurtar beni.İnşirah inşirah inşirah…ayet ayet genişlet beni.
“Yükünü senden alıp atmadık mı? O senin belini büken yükü .”(inşirah/2)
Attın ey yar! Ben bilemedim yükümün azaldığını ama sen hafiflettin beni.Dünyanın omuzlarıma yüklediği bu ağırlık, yüzümü yere düşürmeye başlamışken,bu yükü benden alarak belimi sen doğrulttun.Rükuya eğilen bir beden senin karşında yüce makama erdi.Secdeye değen baş,merhametinle sana erdi.Oysa ben bilemedim.Kirlenmiş yüreğimle,sözlerimi dünyaya aşina ettim kapıldım bu misafirhanenin işvesine.Şimdi temaşa bile edemiyorum masivayı.Aydınlanmıyor gözlerim,yeşermiyor kırık düşlerim.Yoksa Ey Rab ben,sen olan benliğimi çoktan mı tükettim…Züleyha kadar günahkarım,Yusuf kadar masum olmak isterdim oysa ama ben düştüğüm zindanda ezilecek kadar günah topladım.yüküm ağır…Tüm zerrelerim affına sığındı…Mecalsizim,hissizim,bi r o kadar da cahilim…Al yükümü Ya Rab n’olursun al belimi büken bu yükü tekrar hafiflet beni.Doğrult ki beni,yüzüm sana dönebileyim.Elimi sana açabileyim.İnşirah inşirah inşirah…ayet ayet doğrult beni.
“Senin şânını ve ününü yüceltmedik mi?”(inşirah/4)
Yücelttin ey yar! En şerefli varlık olarak açtım dünyaya gözlerimi.Mahlukata halife eyledin.İns-an makamında ruhuma can verdin..verdin de ben kıymetimi bilemedim.Aklımı sürgün ettim mantığın hiç uğramadığı yalancı uğraşlara.Her mevsim yağmur yağarken ruhuma,nadasa bıraktım kurak gönlümü.Her insan ektiği biçer değil mi Ya Rab! Günah ektiğim bahçelerde kara güller büyüdü,kokusuz renksiz.Işığım bir mumun aydınlandığı kadar,verdiğim bir aldığım kadar fakat ben olamadım bir senin bana biçtiğin değer kadar.biraz mağrur,biraz bizâr,biraz da kendimi şekva ile geldim.Değersizliğimi bilerek,mecruh bir hal ile geldim işte…Sen şanımı yüceltirken,ben bir o kadar acziyetimle,nasır tutmuş ayaklarımla,kör olmuş gözlerimle,karalanmış hanemle geldim.Kalbimi avcuma sıkıştırarak,rengini kimse görmesin diye saklayarak getirdim.Amansızım,dermansızım ,fermansızım.N’olurs un Ya Rab yeniden yücelt beni gönül gözümden geçir beni.Gözyaşına gark eyle beni eyle ki insan bileyim kendimi.İnşirah inşirah inrişah ayet ayet yücelt beni.
“Yalnız Rabbine yönel.”(inşirah/8)
Hayatın koylarından çıkıp senin limanına yöneldim Yar Rab!Sen ki sana gelmeyene dahi lütfederken,bilirim geri çevirmezsin beni kapından.Nihayetsiz acziyetimle,dünyevi arzuların kıvrımlarından,yokuşlu yollarından,ben kendimden geçerek sana geldim bu gece.’kün’ diyerek eyleyiverirsin diye bir ferman,ben ahvalimi dökerek sana geldim Ya Rab!.Benim sana anlatmaya halimi kelama ne hacet,sen beni bilirsin benim halim zaten aşikâr.Kurtar n’olursun bitsin artık bu esaret! Nefsanîyetin haysiyetini huzurda kırmaya geldim.Bakıp görmeyen gözlerimi sende açmaya,atıp yanmayan kalbimi sende yakmaya,her boşluğa sayan ama her daim seni anmayan dilimi konuşturmaya,sana muhtaçlığın şerefini başıma taç etmeye geldim.Sevdası her şeyden âlâ n’olursun aç yüreğimi ben senden bir inşirah istemeye geldim…
İnşirah inşirah inşirah ayet ayet ferahlamaya geldim…Ne olur..Ne olur Ya Rab , ben sende kalmaya geldim.Bir inşirah ayeti kadar sana yönelmeye geldim…”
FATİHA SURESİ
- Farz namazları arkasından 20 defa Fatiha okuyan kişinin rızkı genişler, durumu düzelir, iç âlemi nurlanır.Sabah namazından sonra 30, öğle namazı sonrası 25, ikindi namazı sonrası 20, akşam namazı sonrası 15, yatsı namazı sonrası 10 defa Fatiha Suresi okunur. Toplam 100e ulaşır. Buna devam eden kişiye Allah istediğini verir.
FATİHA SURESİ
Fatiha Suresi ile sırra erişilir. Arzuladığına hemen kavuşursun,
şeref ve makama sahip olursun. Fakirlik, kötülük ve korkulardan emin
olursun. Dünya ve ahiret saadetine kavuşursun.
16. Fatiha Suresinde bin zahir, bin de batın olmak üzere toplam iki bin hassa vardır. Ayet sayısı 7’dir. Fatiha 25 kelimedir. Kimi âlimlere göre 123, kimine göre 125, bazısına göre de 130 harftir.
17. Hasta üzerine 41 Fatiha okunursa hasta şifa bulur.
18. Her gün Sabah namazının farzı ile sünneti arasında 41 defa Fatiha okuyan kişi; makam ve mevki sahibi olur. Fakirlik görmez, hastaysa şifa, zayıfsa kuvvet bulur. Emniyet içinde bulunur. Kısırsa çocuğu olur. İzzet ve şeref elde eder.
19. Her farz namazlarının ardından 7 Fatiha okuyan kişiye hayır kapıları açılır.
20. 25 Estağfurullah, 11 İhlas, 7 Fatiha, 33 Salâtü Selam okuyup; Peygamberimizin (s.a.v.), evliyanın, ashabı kiramın ruhlarına hediye edip, onların yüzü suyu hürmetine şifa isteyen kişiye Allah şifasını verir.
16. Fatiha Suresinde bin zahir, bin de batın olmak üzere toplam iki bin hassa vardır. Ayet sayısı 7’dir. Fatiha 25 kelimedir. Kimi âlimlere göre 123, kimine göre 125, bazısına göre de 130 harftir.
17. Hasta üzerine 41 Fatiha okunursa hasta şifa bulur.
18. Her gün Sabah namazının farzı ile sünneti arasında 41 defa Fatiha okuyan kişi; makam ve mevki sahibi olur. Fakirlik görmez, hastaysa şifa, zayıfsa kuvvet bulur. Emniyet içinde bulunur. Kısırsa çocuğu olur. İzzet ve şeref elde eder.
19. Her farz namazlarının ardından 7 Fatiha okuyan kişiye hayır kapıları açılır.
20. 25 Estağfurullah, 11 İhlas, 7 Fatiha, 33 Salâtü Selam okuyup; Peygamberimizin (s.a.v.), evliyanın, ashabı kiramın ruhlarına hediye edip, onların yüzü suyu hürmetine şifa isteyen kişiye Allah şifasını verir.
FATİHA SURESİ
Fatiha aynı zamanda “şâfiye”dir, okuyanlara şifa kaynağı olur; ruhsal ve
bedensel hastalıkları iyileştirir. Çünkü Rasûlullah bu şekilde dua
yapmış ve “Allahümme hazihi’ş-şafiye ve ente’ş-şâfi. La şifâe illa
şifâuke işfi ente’ş-şâfi la yuğadiru sekame” diye dua etmiştir.
FATİHA SURESİ
Yüce Allah, Fatiha Suresini okuyanı över.
7. Fatiha Suresini okuyan kişi tüm Kuran’ı okumuş gibi sevaba nail olur.
8. Fatiha Suresini çok okuyan kişiye, 7 ayeti de cehennem kapılarında kapak olur; cehennem üzerinden salim olarak geçer.
9. Fatiha ve Ayete’l-Kürsi’yi okuyan; cin, şeytan ve insan şerrinden emin olur.
10. Fatiha’yı okuyan Allah’a şükrünü yerine getirmiş olur.
7. Fatiha Suresini okuyan kişi tüm Kuran’ı okumuş gibi sevaba nail olur.
8. Fatiha Suresini çok okuyan kişiye, 7 ayeti de cehennem kapılarında kapak olur; cehennem üzerinden salim olarak geçer.
9. Fatiha ve Ayete’l-Kürsi’yi okuyan; cin, şeytan ve insan şerrinden emin olur.
10. Fatiha’yı okuyan Allah’a şükrünü yerine getirmiş olur.
FATİHA SURESİ
1. Fatiha suresi, belirli veya normal zamanlarda bir kimse tarafından
okunduğunda, Allahu Teâlâ o kimseyi dünyevî ve uhrevî maksadına nail
eder.
2. Birçok bela ve musibetlerden uzak olmasına vesile olur.
3. Hasta olanlara da suya okuyup içirilse veya onların üstüne okunsa Allah’ın izni ile şifaya kavuşmuş olurlar.
4. Bir kimse yatarken 7 defa Fatiha suresini okursa, ölüm hariç her şeyden korunur.
5. Fatiha Suresi övgü ve dua olarak ikiye ayrılır.
2. Birçok bela ve musibetlerden uzak olmasına vesile olur.
3. Hasta olanlara da suya okuyup içirilse veya onların üstüne okunsa Allah’ın izni ile şifaya kavuşmuş olurlar.
4. Bir kimse yatarken 7 defa Fatiha suresini okursa, ölüm hariç her şeyden korunur.
5. Fatiha Suresi övgü ve dua olarak ikiye ayrılır.
FATİHA SURESİ
Bismillahirrahmanirrahim.
Elhamdü lillâhi rabbil’alemin. Errahmânir’rahim. Mâliki yevmiddin. İyyâke na’budü ve iyyâke neste’în, İhdinessırâtel müstâkim. Sırâtellezîne en’amte aleyhim ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn.
Fatiha Sûresinin Anlamı (Manası)
« Hamd, âlemlerin Rabbi, merhametli olan, merhamet eden ve Din Günü’nün sahibi olan Allah’a mahsustur. (Allahım!)
Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi doğru yola, nimete erdirdiğin kimselerin, gazaba uğramayanların, sapmayanların yoluna eriştir. »
atiha suresi her derde devadır.
Herhangi bir isteği olan kimse her gün namazlardan sonra bu şekilde okumaya devam ederse isteğine kavuşur Allah’ın izni ve yardımıyla..
Toplam 100′e ulaşır. Buna devam eden kişiye
Allah istediğini verir.
Elhamdü lillâhi rabbil’alemin. Errahmânir’rahim. Mâliki yevmiddin. İyyâke na’budü ve iyyâke neste’în, İhdinessırâtel müstâkim. Sırâtellezîne en’amte aleyhim ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn.
Fatiha Sûresinin Anlamı (Manası)
« Hamd, âlemlerin Rabbi, merhametli olan, merhamet eden ve Din Günü’nün sahibi olan Allah’a mahsustur. (Allahım!)
Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi doğru yola, nimete erdirdiğin kimselerin, gazaba uğramayanların, sapmayanların yoluna eriştir. »
atiha suresi her derde devadır.
Herhangi bir isteği olan kimse her gün namazlardan sonra bu şekilde okumaya devam ederse isteğine kavuşur Allah’ın izni ve yardımıyla..
Fatiha suresi her derde devadır
Sabah namazından sonra 30, öğle namazı sonrası 25, ikindi namazı sonrası 20, akşam namazı sonrası 15, yatsı namazı sonrası 10 defa Fatiha Suresi okunur.Toplam 100′e ulaşır. Buna devam eden kişiye
Allah istediğini verir.
BİSMİLLAHİRRAHMÂNİRRAHİM
Hiç şüphesiz,Cebrail (a.s)’ın peygamber Efendimiz(s.a.v)’e bidirdiği
şekliyle, Kuran-ı Kerimin diziliş sırasındaki ilk suresi Fatihadır ve
Fatihanın da ilk ayeti bir çok alimlere göre Besmele-i şerifedir.Bu
yüzden hem harf sayısı hemde satır sayısının Kuran-ı kerimle ilğisi
büyükdür.
Besmele-i şerifenin bazı faziletleri:
Besmele-i şerifenin bazı faziletleri:
- Her gün 786 defa Besmeleyi 7 gün okuyan kimse istediğini elde eder.
- yatmadan önce 21 defa okuyan şeytan,cin,hırsız,ani ölüm ve diğer bir çok beladan korunur.
- Zalim üzerine 51 defa okunup yüzüne üflenirse şerrinden korunur.
- Yine 51 defa olmayan bir iş için okunursa muvaffak olunur.Okuma şekli;Besmele-i şerif tama olarak okunur. yani“Bismillahirrahmanirrahim” denir.50 tanesi işi bitirecek kişininn yanına gelmeden okunur,veya müsait olunursa kapıda okunur.Son besmele hiç dünya kelamı konuşmadan,kişinin yanına girerken,yada içeride hissettirmeden yüzüne doğru hafifce üflenir.
- Güneş doğarken güneşe karşı 300 defa okuyan ve arkasından Peygamberimize salat ve selam getiren hesapsız rızık ve zenginliğe kavuşur.
- İçinde su buluna bir kaba 786 defa okuyup bu suyu sevdiğin birine içirirsen,onun sınırsız sevgi ve bağlılığını kazanırsın.
- Bir kağıda 35 defa yazıp evine yada işyerine asarsan, nazar,şeytan ve cin şerrinden korunur,malın ve kazancın çoğalır.Bereketin artar..
25 Ekim 2013 Cuma
YALANCI TAVUK GÖĞSÜ
3 türk kahve fincanı un
50 gr margarin
1 lt süt (5 su bardağı)
1 su bardağı toz şeker
1 vanilya
Üzeri için:
Tarçın
Margarin tencerede eritilir. Eridikten sonra kısık ateşte, un ilave edilir; özellikle un, çırpıcı yardımıyla yavaş yavaş ilave edilerek karıştırılır.tencere çok önemli, kesinlikle derin tencere olması lazım,sakın yayvan tencere kullanmayın. Kattığınız un margarinle tam buluşsun. Margarin miktarı az olduğu için, yayvan bir şey kullanırsanız daha 2. fincanı kattıktan sonra margarinin az geldiğini düşünebilirsiniz, çünkü son fincanı alamayacak bir şekilde olur ki, kupkuru görünür ve topaklanır. Süt ilave edilerek karıştırılmaya devam edilir.Ardından şeker ilave edilir. çırpıcıyla sürekli karıştırılır. Kaynamaya yakın tencereye vanilya konulur.Eğer damla sakızı konulacaksa bu aşamada o da konulur ve bir iki fokurdamadan sonra tencere ateşten indirilir. Hazır olan tavuk göğsü en az 10-15 dakika mikserle çırpılır. Islatılmış borcama aktarılır ve tezgahta biraz soğuduktan sonra buzdolabında bekletilir. Çok hafif olan bu sütlü tatlı, soğuduktan sonra istenen şekilde kesilerek tarçınla süslenir ve afiyetle yenir.
NOT: İsteğe göre damla sakızı da konulabilir. Bu tarz tatlılar 1 gece dolabta bekletildikten sonra yenirse çok daha lezzetli olur tadı, borcam yerine kaselere bölüştürüpte servis yapabilirsiniz.
50 gr margarin
1 lt süt (5 su bardağı)
1 su bardağı toz şeker
1 vanilya
Üzeri için:
Tarçın
Margarin tencerede eritilir. Eridikten sonra kısık ateşte, un ilave edilir; özellikle un, çırpıcı yardımıyla yavaş yavaş ilave edilerek karıştırılır.tencere çok önemli, kesinlikle derin tencere olması lazım,sakın yayvan tencere kullanmayın. Kattığınız un margarinle tam buluşsun. Margarin miktarı az olduğu için, yayvan bir şey kullanırsanız daha 2. fincanı kattıktan sonra margarinin az geldiğini düşünebilirsiniz, çünkü son fincanı alamayacak bir şekilde olur ki, kupkuru görünür ve topaklanır. Süt ilave edilerek karıştırılmaya devam edilir.Ardından şeker ilave edilir. çırpıcıyla sürekli karıştırılır. Kaynamaya yakın tencereye vanilya konulur.Eğer damla sakızı konulacaksa bu aşamada o da konulur ve bir iki fokurdamadan sonra tencere ateşten indirilir. Hazır olan tavuk göğsü en az 10-15 dakika mikserle çırpılır. Islatılmış borcama aktarılır ve tezgahta biraz soğuduktan sonra buzdolabında bekletilir. Çok hafif olan bu sütlü tatlı, soğuduktan sonra istenen şekilde kesilerek tarçınla süslenir ve afiyetle yenir.
NOT: İsteğe göre damla sakızı da konulabilir. Bu tarz tatlılar 1 gece dolabta bekletildikten sonra yenirse çok daha lezzetli olur tadı, borcam yerine kaselere bölüştürüpte servis yapabilirsiniz.
TARÇINLU RULOLAR (KANELBULLAR)
150 gr. tereyağı
yarım kilo süt
yarım tatlı kaşığı tuz
yarım su bardağından bir parmak fazla toz şeker
1 tane yumurta
50 gr(1 paket) yaş maya
900 gr un (yaklaşık 6 veya 6,5 su bardağı)
Dolgu Malzemeleri:
250 gr tereyağı (oda sıcaklığında yumuşamış)
1 su bardağı toz şeker
3 yemek kaşığı tarçın
Üzerine:
1 yumurta
iri toz şeker (bulamazsanız normal şeker de olur)
Hamur için yağı tavada eritin. (çok kızmış olmasın) Sütü, tuzu, şekeri ve yumurtayı tavaya ekleyip arada karıştırarak ılıtın. Yaş mayayı ufalayıp geniş bir kaseye alın. Sütlü karışımı üzerine döküp karıştırarak tamamen erimesini sağlayın. Undan bir bardak kadar ekleyip mikserle mayayla iyice karışmasını sağlayın. İyice karışınca yavaş yavaş kalan unu eklemeye başlayın. Hafif elinize yapışan ama su kek hamuru gibi olmayan bir hamur elde etmelisiniz. Hamurun üzerine biraz un serpin. Üzerine temiz bir mutfak havlusu kapatın ve hamur iki katı olana kadar (yaklaşık 45 dakika) bekletin.
Bu arada dolguyu hazırlayın. Tereyağını bir kaseye alın. Şeker ve tarçını ekleyip kaşık yardımıyla iyice özleşmesini sağlayın. (mikser de kullanabilirsiniz.) Tereyağının beyazlığı hiç gözükmeyecek kadar karışmış olmalı.
45 dakika sonunda hamuru hafifçe kasede yağurup havasını alın ve iki eşit parçaya bölün. Masanızı hafif unlayın. Bezelerinizi merdaneyle normal bir fırın tepsisinin boyutlarında dikdörtgen şeklinde açın. Ne kadar ince ve geniş açarsanız rulolarda o kadar çok kıvrımınız olur. (unutmamalısınız ki çok ince açarsanız da daha çok dolguya gerek duyarsınız) Dolguyu eşit miktarlarda hamurların üzerine yayın. Dikdörtgenleri uzun kenarından sarıp rulo yapın. Her ruloyu 15-20 eşit parçaya kesin. Kesilen tarafları üste gelecek şekilde yağlı kağıt serili tepsiye dizin. Üzerlerine mutfak havlusu serip 40 dakika mayalandırın. 40 dakika sonunda üzerlerine yumurta sürüp şeker serpin. 220C fırında 5-6 dakika (7′yi geçmesin) pişirip ılık olarak servis yapın. Bu hamurdan 3 tepsi çıktı. İsterseniz siz malzemeleri yarı yarıya kullanabilirsiniz.
yarım kilo süt
yarım tatlı kaşığı tuz
yarım su bardağından bir parmak fazla toz şeker
1 tane yumurta
50 gr(1 paket) yaş maya
900 gr un (yaklaşık 6 veya 6,5 su bardağı)
Dolgu Malzemeleri:
250 gr tereyağı (oda sıcaklığında yumuşamış)
1 su bardağı toz şeker
3 yemek kaşığı tarçın
Üzerine:
1 yumurta
iri toz şeker (bulamazsanız normal şeker de olur)
Hamur için yağı tavada eritin. (çok kızmış olmasın) Sütü, tuzu, şekeri ve yumurtayı tavaya ekleyip arada karıştırarak ılıtın. Yaş mayayı ufalayıp geniş bir kaseye alın. Sütlü karışımı üzerine döküp karıştırarak tamamen erimesini sağlayın. Undan bir bardak kadar ekleyip mikserle mayayla iyice karışmasını sağlayın. İyice karışınca yavaş yavaş kalan unu eklemeye başlayın. Hafif elinize yapışan ama su kek hamuru gibi olmayan bir hamur elde etmelisiniz. Hamurun üzerine biraz un serpin. Üzerine temiz bir mutfak havlusu kapatın ve hamur iki katı olana kadar (yaklaşık 45 dakika) bekletin.
Bu arada dolguyu hazırlayın. Tereyağını bir kaseye alın. Şeker ve tarçını ekleyip kaşık yardımıyla iyice özleşmesini sağlayın. (mikser de kullanabilirsiniz.) Tereyağının beyazlığı hiç gözükmeyecek kadar karışmış olmalı.
45 dakika sonunda hamuru hafifçe kasede yağurup havasını alın ve iki eşit parçaya bölün. Masanızı hafif unlayın. Bezelerinizi merdaneyle normal bir fırın tepsisinin boyutlarında dikdörtgen şeklinde açın. Ne kadar ince ve geniş açarsanız rulolarda o kadar çok kıvrımınız olur. (unutmamalısınız ki çok ince açarsanız da daha çok dolguya gerek duyarsınız) Dolguyu eşit miktarlarda hamurların üzerine yayın. Dikdörtgenleri uzun kenarından sarıp rulo yapın. Her ruloyu 15-20 eşit parçaya kesin. Kesilen tarafları üste gelecek şekilde yağlı kağıt serili tepsiye dizin. Üzerlerine mutfak havlusu serip 40 dakika mayalandırın. 40 dakika sonunda üzerlerine yumurta sürüp şeker serpin. 220C fırında 5-6 dakika (7′yi geçmesin) pişirip ılık olarak servis yapın. Bu hamurdan 3 tepsi çıktı. İsterseniz siz malzemeleri yarı yarıya kullanabilirsiniz.
TENCERE KEKİ
- 2 yumurta
- 1 su bardağı şeker
- yarım su bardağı ılık süt
- yarım su bardağı ılık su
- yarım su bardağı sıvıyağ
- 2 yemek kaşığı kakao
- 80 gr bitter çikolata (ben bıçakla küçük parçalara böldüm)
- 2 su bardağı un
- 1 paket vanilya
- 1 paket kabartma tozu
- HAZIRLANIŞI..:
24 Ekim 2013 Perşembe
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Besmeleyle başlanan dua geri çevrilmez.
12 Ekim 2013 Cumartesi
BAKLAVA TARİFİ
Malzemeler:
- 6 su bardağı un
- 3.yumurta
- 1 çay bardağı süt
- 1 çay bardağı su
- yarım çay bardağı sıvı yağ
- bir tutam tuz
- 500 gr.ceviz
- 250 gr. buğday nişastası
Üzeri için:250gr.tere yağ
ŞERBETİ İÇİN:
4.Su bardağı şeker
4.su bardağı su
yarım limon
TARİFİ:
Geniş bir yoğurma kabına unun yarısını eleyerek koyun. Unun ortasını havuz biçiminde açın. Ortadaki havuza yumurta, süt, su, zeytinyağı ve bir tutam tuz koyun. Önce parmak uçlarınızla ortadaki bu karışımı karıştırın. Daha sonra parmak uçlarınızla kenarlardaki undan da alarak yumuşak kıvamlı bir hamur haline getirin. Gerektikçe un ilave edin. Hazırladığınız hamurdan 20 beze yapın. Bezeleri unlanmış mutfak tezgâhı üzerinde teker teker yoğurarak özlendirin. Üstlerini bir bezle örtüp 20-30 dakika dinlendirin. Cevizi ayıklayıp incecik dövün. Geniş bir tepsiyi yağlayın. Hazırladığınız bezelerden birini mutfak tezgâhına alın. Birer avuç nişasta ve unu altına üstüne paylaştırın. İnce bir oklavayla, açabildiğiniz kadar ince açın. Hazırladığınız baklava yufkasını düz bir şekilde tepsiye döşeyin. Tepsiden sarkan kısımlarını kesip ayrı bir yerde biriktirin. Yufkanın üzerine elinizle ceviz serpiştirin. Tüm bezeleri bu şekilde açarak aralarına ceviz serpiştirip tepsiye döşeyin. Kat kat bütün yufkaları tepsiye yerleştirdikten sonra keskin bir bıçakla baklava dilimlerini kesin. Fırını 170 (turbo 150) derecede ısıtın. Bir tavada tereyağını eritin
Tepsiyi sıcak fırının alttan ikinci rafına yerleştirin. Baklavanın üzeri pembeleşmeye başlayınca fırın sıcaklığını 150 (turbo 130) dereceye düşürün. Toplam 30-40 dakikada baklavanın içi de pişmiş olur. Tepsiyi fırından alıp ılınmaya bırakın. Suyla şekeri ateşe koyup bir taşım kaynatın. Şerbet hafifçe koyulaşana kadar, yaklaşık 10 dakika kısık ateşte kaynatın. Üzerine limon suyunu sıkıp 1-2 dakika sonra ateşten alın. Baklava ılık, şerbet sıcakken şerbeti baklavanın üzerine gezdirin. 2-3 saat, şerbetini çekmesi için beklettikten sonra Tatlımızıservis yapabilirsiniz.
. Fokur fokur kaynaymca ateşten alıp hemen baklava tepsisinin üzerine gezdirin. Tereyağı yufkaya değdikçe cızır cızır etmeli.
NOT: Baklavanızın daha da kıtır kıtır olmasını istiyorsanız, buğday nişastası yerine aynı ölçülerde mısır nişastası kullanabilirsiniz
ÖRÜMCEK AĞININ ÖZELLİĞİ
Örümcek günümüz teknolojisinin bile çözemediği inanılmaz canlılardır.Örümcek ağının çok özel nitelikleri olan sağlamlık ve esneklik bu güne kadar taklit edilemedi.
Aynı çaptaki bir çelik telden iki kat daha güçlü olan bu doku ne kadar çekilirse çekilsin orjinal durumuna dönecek kadar esnektir.
Örümcek ağları kendine yüksek hızla çarpan nesneleri yırtılmadan esneyerek frenler. Tekrar gerisine geriye yaylanmadığından nesne ters yöne fırlamaz, bu gün yapay olarak üretilmiş en iyi telin neredeyse dört katıdır.
Bu maddeyi yapay olarak elde etmeyi hala başaramayan bilim insanlarının örümcek çifliği kurup, örümcekleri sağarak,ipliklerini aldıklarını biliyormuydunuz?
Yaklaşık 2,5 santi metre boyundaki bu örümceklerden günde hayvan başına 320 metre(yaklaşık3-5gram) iplik elde ediliyor ve bu iplikler ABD ordusuna kurşun geçirmez yelek yapımında kullanılıyor.
Örümcek ağının her tarafı yapışıcı değildir.Kurban ağa yakalanınca yapışkan kısmı bildiklerinden kendileri de ağa yakalanmadan onun yanına kadar giderler.
Örümcek ağını amacına göre farklı şekillerde örer.Ağdaki ipliklerin de cinsleri yerlerine göre farklıdır.Yumurtaların sarmalaması için ürettiği yumuşak iplik onu aynı zamanda bir uçurtma gibi uçurta bilir.Ağın ana yapısı, dairesel kısımları,avı yakalayacak kısmı için elastikiyetleri ve sağlamlıkları farklı ipler üretir.
Aynı çaptaki bir çelik telden iki kat daha güçlü olan bu doku ne kadar çekilirse çekilsin orjinal durumuna dönecek kadar esnektir.
Örümcek ağları kendine yüksek hızla çarpan nesneleri yırtılmadan esneyerek frenler. Tekrar gerisine geriye yaylanmadığından nesne ters yöne fırlamaz, bu gün yapay olarak üretilmiş en iyi telin neredeyse dört katıdır.
Bu maddeyi yapay olarak elde etmeyi hala başaramayan bilim insanlarının örümcek çifliği kurup, örümcekleri sağarak,ipliklerini aldıklarını biliyormuydunuz?
Yaklaşık 2,5 santi metre boyundaki bu örümceklerden günde hayvan başına 320 metre(yaklaşık3-5gram) iplik elde ediliyor ve bu iplikler ABD ordusuna kurşun geçirmez yelek yapımında kullanılıyor.
Örümcek ağının her tarafı yapışıcı değildir.Kurban ağa yakalanınca yapışkan kısmı bildiklerinden kendileri de ağa yakalanmadan onun yanına kadar giderler.
11 Ekim 2013 Cuma
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)